Aradığınız İş mi, Yoksa Kendiniz mi?
3807 görüntülenme
Günümüzde iş arayan pek çok insan var. Bunlardan bazıları aktif olarak çalışma hayatının içerisinde ve çeşitli nedenlerle iş değişikliği istiyor. Geri kalan kısmı ise, çalışma hayatına atılmak ve karşılığında para kazanmak arzusunda. Peki bu süreçte gerçekten aradığımız şey ne? Daha iyi bir pozisyon, daha fazla maaş, daha huzurlu bir çalışma ortamı mı, yoksa tam olarak adlandıramadığımız başka ihtiyaçlarımızın karşılanması mı? Doyumlu ve mutlu bir hayatın önemli unsurlarından biri, hiç şüphesiz üretken olduğumuz bir işe sahip olmak. Bu nedenle, iş ararken önceliklerimizi ve beklentilerimizi doğru tanımlamamız gerekiyor. Önceliklerimizi belirleyebilmek için de, kendimizi tanımamız gerekiyor. Kişiliğimize uygun hedefleri mi takip ediyoruz, yoksa başka insanların onayı, görüşü, takdiri doğrultusunda mı arayışımızı yönlendiriyoruz? Kısacası meslek ve iş seçimimiz konusunda ne ölçüde özgürüz?
İşverenler her zaman için, kendi kurumsal değerleri, kültürleri ve öncelikleri ile uyumlu olan ve bu değerlere katkıda bulunacak çalışanlar arayışındadırlar. Aynı iş için başvuran aday arasından seçilmeniz çoğunlukla, en fazla değeri katma potansiyeline sahip olmanızla mümkündür. Değer yaratabilmek ise, öncelikle kendi değerinizin farkına varmakla başlar. Bu hayatta parmak iziniz kadar size özgü bir yaşam misyonunuzun varlığını bilmekle ve bunu sorgulamakla, keşfetmekle. Bu aslında işinizi değil, yaşam görevinizi bulmanız anlamına gelir. Kendi derin ihtiyaçlarınıza, değerlerinize odaklanmanız demektir. Bu bir süreçtir ve tamamen sizin sorumluluğunuzdur. Bir başkası sizin adınıza sizi ve bu dünyada var olarak yaratacağınız farkı keşfetmek yükümlülüğünde değildir.
Yaşam görevinizi bulmak, emek, cesaret ve zaman gerektiren bir şeydir. Bunu bir keşif oyununa dönüştürdüğünüzde bu süreçten de mutlu olacağınıza emin olabilirsiniz. Hiçbir şey yapmadan mevcut durumunuzdan şikayet etmek, sizi bir yere götürmediği gibi yaşam enerjinizi de boş yere tüketir. Merak duygusu, akla gelmeyecek sorular sordurur. Yanıtlar, bir kere sorulmaya başlandığı zaman da, her an, her yerden gelir.
Bu konuda bir örneği kendi hayatımdan vermek isterim. Benim için yorucu ve yıpratıcı bir bankacılık deneyiminden sonra ne yapmak istediğime dair net bir bilgim yoktu; ancak, sürekli olarak beni mutlu eden şeyleri gözlemlemekle meşguldüm. Bir gün, evde verdiğim su siparişini bekliyordum. Oldukça sıcak bir yaz günüydü. Kapı çalındı ve bana suyu getiren genç adam, sanki o sıcakta o ağırlığı taşıyan kişi değilmiş gibi mutlu bir şekilde gülümsüyordu. Sırrını sorduğumda, bana "çok basit, insanlara su, hayat taşıyorum, bu yüzden bu kadar mutluyum" demişti. O anda anladım ki, yaptığımız şeyi önemli ve değerli kılan ona nasıl bir anlam yüklediğimizle ilgiliydi. Anlam bulunan değil, yaratılan bir şeydi. Benim de yaptığım işle yaratmak istediğim anlam buydu; insanların yaşamlarına dokunarak o yaşamlarda olumlu bir fark yaratmak, yaşamlara yaşam katmak. Bu benim için sadece bir başlangıç noktasıydı. Neyi nasıl yaparak, bende olan hangi özellikleri kullanarak bu anlamı yaratacağımı sorgulama döneminin başlangıcı. Daha önceki iş deneyimimde bu anlamı yaratamamış, bu yüzden de mutlu olmamıştım. Bu, benim yaratmadığım anlamı başkalarının yaratmadığı anlamına da gelmiyor. Bugün bankacılıkta çok farklı değerler yaratarak bu işi severek yapan, devam eden ve bize katkısı olan nice insan var.
Sizin misyonunuz ne? Buna hizmet eden bir iş mi yapıyorsunuz ya da öyle bir iş mi arıyorsunuz? Yoksa sadece yeterliliklerinize uygun bir sorumluluk peşinde misiniz? Yaptığınız veya yapacağınız işin sizin için anlamı ne? Eğer bu sorulara yanıtınız varsa ve bu anlamı gerçek kılmak, yaratmak için kendi verebileceklerinizi, yani size özel yeteneklerinizi, potansiyelinizi biliyorsanız, o zaman fark yaratırsınız. İlişkide olduğunuz insanlara bu farkı ifade edersiniz ve akılda kalıcı olursunuz. Akılda kalmak iyidir; çünkü, bu insanlar, günün birinde hayatınızın işi için sizi başkalarına önerebilirler ya da bizzat kendileri size bir teklifle gelebilirler.
Kendinizi ve size özel yeteneklerinizi keşfetmek için önce sınırsızca hayal kurun. İmgeleyebilirsiniz veya yazabilirsiniz. Sizi mutlu eden her şeyin peşinden gidin, orada bir ipucu mutlaka bulacaksınız. Çocukluğunuzu hatırlayın, en çok sevdiğiniz oyunları ve oyuncakları. Tutkularınızı yazın. Hobilerinizi keşfedin. Hobi derken, zaman ayırmaya bile zaman zaman üşendiğiniz, görev gibi ya da içinizdeki boşluğu doldurmak amacıyla yaptığınız aktivite bağımlılıklarınızdan bahsetmiyorum. Yaparken zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız, kendiliğinden zaman ayırdığınız, yaparken duygusal, fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak içine girdiğiniz aktivitelerden söz ediyorum. Bugün hobilerini profesyonel iş olarak yürüten pek çok insanın olduğunu daima hatırlayın ve kendinize sınır koymayın.
Güvendiğiniz, sizi iyi tanıyan insanlara güçlü ve geliştirilmesi gereken yanlarınızı sorun, geribildirimlere açık olun ve kendinizi başkalarından dinlemeyi alışkanlık haline getirin. Hatta onlara, sizin hangi dergiye, hangi konuda kapak olduğunuzu hayal ettiklerini sorun. Ekonomi, teknoloji, seyahat, edebiyat, tarih, sanat dergisine mi çıkardınız? İnsanların sizden sıklıkla yardım istediği konuları belirleyin, ancak burada sömürülmeden yaptığınız, yardım ederken keyif aldığınız şeylerden bahsediyorum, katlanarak yaptığınız işleri değil. İnsanların sizinle neden iletişim içinde olduklarını belirleyin, yakın veya uzak insanların hayatlarında nasıl bir etki yarattığınızı sorgulayın.
Çevrenizde, keyifle çalışan, sevdiği işi yapan insanları bulun, gözlemleyin, tanışın, sohbet edin. O insanların şanslı olduklarını mı düşünüyorsunuz, o zaman onlardan bu şansı nasıl yarattıklarını ve kendi hikayelerini dinleyin.
Kendinize bir idol belirleyin. Onu hangi özellikleri için seçtiğinizin farkına varın. Bu özellikleri kendinizde geliştirmek için ne kadar çaba gösterdiğinizin de. Şimdiye kadar bu kişinin şöhretine, servetine, başarılarına mı odaklandınız, o zaman hayat hikayesini araştırın. Başarıya kadar gelen sürecini, mücadelelerini, yaptığı yanlış seçimleri hatta hataları ve bunlardan nasıl ders çıkardığını öğrenin, biraz da bu konuları merak edin. Onların yaşam misyonlarını keşfedin. Bunu gerçekleştirmek için ne kadar yaratıcı olduklarını da.
Bu yaşamda pek çok rolümüz var, hepimiz büyük bir bulmacanın parçasıyız. Çoğunlukla bir yere yerleşmeye çalışarak tüketiyoruz zamanımızı, gerçekte bize ait olmayan bir yere sığmaya çalışıyoruz. Ruh ve beden sağlığımızdan veriyoruz, halbuki enerjimizi doğru yere yönlendirerek bulmacadaki gerçek yerimizi bulabiliriz. Böylelikle diğer parçaların da yerlerini bulmalarına hem ilham, hem de destek oluruz. Bilinçli arayış içinde olmak değişimi kabullenmeyi kolaylaştırır. Yeni hatalar yaparız artık ve eski kısır döngülerin dışına çıkarız. En önemlisi kendimize hata yapma şansı tanırız; ancak, bu hataların içindeki armağanı çok daha kolay fark eder ve yolumuza devam ederiz.
Kendinizi tanıdığınızda olasılıklarınız artar, değer yaratacağınız alanları keşfedersiniz ve harekete geçersiniz. Bir ilanın peşinde koşmazsınız, onun yerine sizin değerlerinizle uyumlu işverenleri bulur ve onlara sunabileceğiniz katkıları anlatırsınız. Cvyolla bu anlamda diğer kariyer sitelerinden farklı olarak size bu olanağı, geniş sektör ve firma alternatifleri ile vermektedir. Burada "seçilen"den "seçen"e dönüşme şansına sahipsiniz. Öncelikle kendi değerinizin farkına varın ve bunu dışarıya yansıtmak konusunda istekli olun. Evren, kendi kıymetini bilene daima cömert davranır, bunu hatırlayın.
Hepinize yaşam görevi arayışında keyifli yolculuklar dilerim.
Sevgimle,
31/01/2012