İşinize malolabilecek 9 kötü alışkanlık
3614 görüntülenme
Günümüzün iş ortamlarında tahammülün giderek azaldığına şahit oluyoruz. İnsanlar sanki biraz daha gergin, sanki biraz daha "burnundan kıl aldırmaz" halde... Özellikle patron ve yönetici tayfası, işsizlik oranlarının da verdiği rahatlıkla, "Gözünün üstünde kaşın var" deyip kapıyı gösteriveriyor.
İşverenin bu "hoyrat" tutumunu tasvip etmek mümkün değil, ancak danıştığım pek çok İK'cı dostum da "Ahmet'ciğim kovana değil de biraz da kovdurana baksana" dedi...
Peki biz çalışanlar neler yapıyoruz da patronu çileden çıkarıyoruz?
İşte çalışanların mutlaka terk etmeleri gereken 9 kötü alışkanlık:
1. Alışkanlık: E-mail bağımlılığı
İş toplantılarında, müşterilerle görüşürken eliniz sürekli iphone veya Blackberry'de, mail kutunuza veya face mesajlarına mı bakıyorsunuz? Bunu yapmayın. Bir iletişimci olarak açık ve net söylüyorum bu, karşınızdaki insanı ciddiye almamak demektir. Kimileri bunu hakaret olarak kabul eder hele hele onlar konuşurken bunu yapıyorsanız.
İşle ilgili toplantılarda cep telefonları çekmecenizde kalsın. Eğer çok önemli bir mesaj ise, bir yardımcınız veya bir arkadaşınıza takip etmesini rica edebelirsiniz.
2. Alışkanlık: Dedikodu yapma!
İşyerinde sadece kendi görevlerinizle ilgilenin. Kapı arkalarında yapılan ofis dedikodularından uzak durun. Ofiste herhangi bir sebepten oluşabilecek gruplar ve dayanışmalardan (direnç gösterme, muhalefet etme gibi) uzak durun. İş çıkışı yapılan bir araya gelmeler, çaylı yemekli toplantılar sizi sıkıntıya sokabilir.
Peki ne yapalım? Açık olun işle ilgili sorunlar veya bilmek istedikleriniz varsa bunları formal toplantılarda dile getirin ve amirlerinizle açıkca konuşun.
3. Alışkanlık: Yanlış kontaklar seçmek
Bir sebepten dolayı kovulmuş eski iş arkadaşlarınızla görüşmeye devam ediyor musunuz? Bu görüşmelerinizi işyerinizdeki insanlar biliyor mu? Veya firmanızın rakibi olan şirketlere ziyarete gidiyor musunuz? "Ne var canım, benim orada da çalışan arkadaşlarım var" diye mi düşünüyorsunuz? Bunları yapmayın. Eğer illa yapmanız gerekiyorsa da, bunu kimsenin gözüne sokmadan yapın. Diyelim ki yakın bir arkadaşınız var ve sizin gıcık olduğunuz ve her fırsatta sizinle rekabete giren kişelerle arkadaşlık ediyor, onlarla görüşüyor. Ne hissederdiniz?
4. Alışkanlık: E-postalara dikkat!
E-postalar artık iş hayatımızın vazgeçilmezi. Ancak malesef e-postalarla kurulan iletişimde duygulara ve tonlamalara yer yok. Yüzyüze konuşsanız çok makul karşılanabilecek bazı cümleler, e-posta satırlarında itici ve hatta can sıkıcı bir hale gelebilir. Sizin çok içten ifadeleriniz, zorlayıcı, talepkar veya sabırsız olarak anlaşılabilir.
Özellikle size dışarıdan gelen bazı mesajları diğer arkadaşlarınıza kendi mail adresinizden dağıtacak yani, forward'layacaksanız mesajın tamamını dikkatlice okuyun.
5. Alışkanlık: Sorumluluktan kaçmak
Bazı çalışanlar teflon tava gibidir. Kendilerine yapılan eleştirileri savuşturmakta ustadır. Hep birileri veya bir şeyler ona mani olmuştur, onun hiçbir suçu yoktur(!) İşleri aksatırlar, üst yönetimin zamanını çalarlar.
- Neden satış raporları toplantıya yetişmedi?
- Ahmet Bey, dataları zamanında vermedi.
- Peki sen niye gidip ondan istemedin?
- İzindeymiş.
- Peki yardımcısıyla görüştün mü veya ona telefon açtın mı?
Bu konuşmalar patronun sabır taşı çatlayana, "Defol!" diye bağırana kadar sürer gider.
6. Alışkanlık: "Bu benim işim değil"
İş tanımlarını Kuran'dan ayetler gibi görmemek gerekiyor. Küreselleşme ve aşırı rekabet gibi unsurlar işgücünün artık daha esnek ve çok yönlü kullanılmasını zorun kılıyor gibi. Masanıza gelen bir işe, "Ama bu benim iş tanımımda yok" diyerek burun kıvırmadan önce, "Bu işi ben yapmazsam benim yerime yapacak başka birisi var mı?" diye bir kendinize sorun. Eğer bu açık bir şekilde başkasının işi değilse ve en uygun kişi olarak da siz görünüyorsanız, iş tanımınızı biraz esnetmenin vakti gelmiştir.
7. Alışkanlık: Ödünç alma alışkanlığı
Kimi çalışanlar işyerleriyle kendilerini fazlaca özdeşleştirirler. Yani işyerinin imkanlarının sanki kendi şahsi imkanlarıymış gibi değerlendirirler. Evinize taşıdığınız ofis malzemeleriyle ikinci bir ofis açacak hale gelmişseniz, çocuğunuzun yüzlerce sayfalık ev ödevlerinin çıktısını ofiste almakta bir sorun görmüyorsanız veya eşinizi kuaföre götürmek için şirket aracınızı kullanıyorsanız, kısa bir süre sonra muhasebeye çağrılacağınızı öngörmek için kahin olmaya gerek yok.
8. Alışkanlık: Giyim tarzınız
Biryere ait olup olmadığımız öncelikle dış görüntümüzle belli olur. Bir bankada çalışıyorsanız derin dekolteler, uzun yırtmaçlar veya ağır kokular kullanmazsınız ya da bir gece kulübünde çalışıyorsanız işe döpiyesle gitmezsiniz veya gitmemelisiniz.
Sıradan bir muhasebe şirketinde orta düzey bir yöneticiyseniz işe Yves Saint Laurent takım elbiseyle gitmek uygun olmayacağı gibi, aynı konumda bir bayanın louis Vuitton çanta kullanması da hoş olmayabilir.
Gelirimiz ve konumumuza uygun olmayan bir giyim tarzı işyerinde rahatsızlık yaratır. Son olarak, erkeklerde yaka mendili kullanmak genellikle patronlara has bir özelliktir.
9. Alışkanlık: Çabuk sinirlenmek
Sinirli çalışan, aynı zamanda tehlikeli çalışandır. İş yaşamında aksilikler her zaman olur ve her aksilik olduğunda cinler tepenize toplanacaksa işiniz zor demektir. Bu tip insanlara ne kadar faydalı olurlarsa olsunlar fazlaca tahammül gösterilmez.
Bir zamanlar, girişimcilik gurusu sevgili dostum Baybars Altuntaş'la sohbet ediyorduk, "Ahmet'ciğim, patronlar eğer kazandırıyorlarsa çalışanların bir takım kaprislerine razı olurlar, ses çıkarmazlar. Ancak yöneticiler bu konuda kesinlikle tahammül göstermez, anında kapının önüne koyar, çünkü para onların parası değildir" dediğini hatırlıyorum.
Şimdilik bu kadar, iyilikle kalın...
16/01/2013