Dürüstlük mü, Cesaret mi?
3755 görüntülenme
Dürüstlük mü?
Cesaret mi?
Böyle bir oyun vardı hatırlıyor musunuz biz küçükken? Büyükler bunun sonunu değişik şeylere bağlardı ya neyse siz o kısma gitmeyin. Çocukken kalabalık arkadaş gurubumuzun olduğu bir mahallede yaşadım. Annelerimiz komşu, bizler arkadaş, arkadaşlarımızın annesi de komşu annelerimizdi. (valla çok süper günlermiş bu arada) Yaz tatillerinde akşam üstü dışarı çıkar gecenin bir yarısı eve girerdim . Tam bir sokak çocuğuydum. Hava kararana kadar bisiklet hava kararınca renkli istop (morciverti tanıdığım yıllar) yakar top, saklambaç, kuka vs... İşte bir de dürüstlük mü cesaret mi?
8-10 kişi otururuz elimizde bir şişe döndür babam döndür. Sonra da dürüstlük mü cesaret mi? Dürüstlük diyince işte ?sen Fatma'ya aşık mısın? Yok işte Cengiz'i hiç öptün mü? Karnende kaç zayıf var' vs vs... Cesaret denince de ?Git bakkala küfür et, işte Mehmet'in tasoları çal' falan gibi çoğu pislik talepler gelirdi. Daha çoktu da aklıma gelmiyor.
Yani daha küçücük çocuklardık ve birbirimize sorardık. Dürüstlük mü Cesaret mi? Aslında o zamanlardan farkındaydık bu iki kavramın hayatın içinde neler neler neler ifade ettiğini.
Dürüstlük. Nedir dürüstlük? Ne kadar dürüstüz, herkesten önce kendimize?
Cesaret. Peki cesaret, ne kadar cesuruz hayatın içinde?
Ne dürüstüz ne de cesuruz, çoğumuz koyunuz. Cebimize giren paradan başka hiç bir şey ilgilendirmiyor bizi. Hayatımızı başkalarının eline teslim etmişiz. Hasbel kader bir şeyler yapıp aybaşı paramızı alıp cebimize koyuyoruz sonra da otlanıyoruz.
Kendimize hiç soru sormuyoruz. İçten içe alacağımız cevaplardan fena korkuyoruz çünkü. ?Oğlum/Kızım sen ne yapıyorsun, ne ayaksın, senin hayatın bu mudur? Yook... hiç sorar mıyız bu soruları, şimdi ne gerek var azıcık aşım, kaygısız başım. Ben böyle mutluyum.
Kendimize dürüst olamıyoruz ki etrafa olalım. Cesaret, zaten hak getire. Çocukken mahallede taso zıplatıp, ip atlarken daha cesurduk. Ne oldu bize, kim sindirdi bizi? Bir adım atmak bu kadar mı zor?
Hepinizin başına gelmiştir. Hatta çoğumuz da zaman zaman yapmışızdır bu kaypaklığı...
?Yok arkadaşlar bu böyle olmaz konuşalım Murat Beyle, bu böyle olmaz alt tarafı 1 TL daha fazla ödenecek. Bak Aslı'da dün bütün gün kıvrandı mide ağrısından eee bugün de ben iyi hissetmiyorum daha çorba da başladı'
?Servis, neden planlamada ki herkesi kapsının önünden alıyor da ben her sabah 2 km. yol yürüyorum. Kemal'de öyle. Hayır bizim ara sokaksa onların da ara sokak konuşalım bu konuyu olmaz böyle'
?Bu senenin zam oranı %4 olarak belirlenmiş. Kesinlikle verilen sözler tutulmuyor. Minimum %10 artış olacak diye söylenmişti plan, program, bütçe ona göre ayarlandı ama şimdi olmaz ki... Giderler azalmıyor nasıl gelecek aybaşı... Bu konuyu konuşalım arkadaşlar'
?Arkadaşlar, ofis bu kış çok soğuk, yazın yandık kışın donmayalım. Bu konuyu görüşelim Şerif Bey ile bir çözüm bulsun'
Bu örnekler o kadar çok ki... Ben yazarım da siz okurken sıkılırsınız diye burada kesiyorum. Tüm bu konuşmalar en az 5, 6 kişi ile yapılır. Çözüm için yönetici ile konuşmaya gidersiniz. Hani hep bir cengaver vardır ya önden gider (bu arada 1 tane de olsa onlar iyi ki var) kapının tokmağını tutar ve son kez arkasına dönüp, arkadaşlarına bakar... Fakat arkasında kimse olmaz.
Eee neredesiniz? Hani değişmesi gerektiğine inandığınız konular vardı. Hani konuşmak, anlatmak gerekirdi. Hani hep beraber gidip konuşuyordunuz.
Ya biz neden bu kadar korkak olduk? Hadi soruyu değiştiriyorum. Biz korktukça ve sustukça battığımızı nasıl fark etmiyoruz? Ya tamam korkak olduk da ne ara bu kadar aptal olduk? Hadi aptal da olduk da ne ara bu kadar sahtekar olduk? Ne ara başladık ruhumuzu, eşimizi, dostumuzu, fikrimizi satmaya?
Aybaşı aldığınız o para hem emeğinizin hem sattığınız onca şeyin karşılığı mı lütfen bir daha düşünün.
Dürüstlük mü?
Cesaret mi?
24/12/2012