Kişisel Markalaşma
1374 görüntülenme
Çoğumuz, çoğunluk gibi popüler olanın peşinde koşarak, benzer davranışlarda bulunarak farklı olmak ve fark yaratmak istiyoruz. Yığınlar arasında parlamak, duyulmak ve öne çıkmak. Herkes gibi yaşayarak kendimizi yaratmayı hedefliyoruz. Oysa ki; yapmamız gereken özgün olduğumuz yanlara sahip çıkarak onlar üzerine bir yaşam yolu inşa etme cesareti gösterebilmek.
İlk kez 1997 yılında Tom Peters tarafından ifade edilen kişisel markalaşma kavramı son dönemde daha çok gündeme gelmeye başladı. Ben de 2016 yılından bu yana bu konuda eğitim ve danışmanlık çalışmalarının içindeyim. Konunun giderek önem kazanmasını olumlu buluyorum. Hepimiz doğuştan bir markayız. Yaşam içinde başarılı bulunan kişilere baktığımızda da, bu marka değerlerini en etkin şekilde yönettiklerini ve buna yaşam boyu yatırım yaptıklarını görüyoruz. Jeff Bezos bunu şöyle özetliyor. "Kişisel markanız, siz odadan çıktıktan sonra arkanızdan konuşulanlardır".
Kişisel markalaşma dendiğinde aklımıza ilk olarak kariyer hayatında bilinen olmak ve imaj, algı yönetimi geliyor. Ben bu konuya daha geniş çerçeveden bakmayı tercih ediyorum. Markalaşmak kariyer yaşantımızla ilgili olmak zorunda değildir, yani çalışmayan ve emekli biri olarak da markamızı geliştirebiliriz. Nasıl göründüğümüz, stilimiz ise sadece markamızın unsurlarından biridir. Kişisel markalaşma farkındalığı çok daha kapsamlı olup temel pazarlama ve marka uygulamalarının kişisel gelişim süreciyle harmanlanmasıdır.
Diğer insanlara varlığımızla sunduğumuz deneyim vaadlerinin toplamıdır. Biz diğer hayatlar için nasıl çözümler, faydalar sunuyor, bunu özgün tarzımızla nasıl paylaşıyoruz? Nelerden kimlerden ilham alıyor, hangi yollarla ilham oluyoruz? Bu sorulara aradığımız yanıtlardır marka kimliğimiz. Varlığımız farkında olsak da olmasak da dolaylı dolaysız pek çok şeyi etkiliyor. Marka kişiler bu etkileri hakkıyla yöneten ve sürekli geliştiren kişiler. Yaşamlarının kariyer, aile, sosyal ilişkiler gibi herhangi bir alanında markalaşıp bu değerin olumlu sonuçlarını diğer alanlarda da keyifle, başarı ile yaşayanlar.
Karantina süreci bize kendimiz ve önceliklerimiz hakkında düşünme fırsatı verdi. Bazılarımız, kendimizi üzerinden tanımladığımız rollerimizi, sorumluluklarımızı, değerlerimizi, statülerimizi, ilişkilerimizi gözden geçirdik, geçiriyoruz. Bu değerlendirmeler sonucunda kendi değerimiz ve yaşamımız hakkında belki de yeni kararlar aldık. Yeni hedeflerimiz var. İşte bu yeniliklerin merkezinde artık daha çok biz, daha çok kendi başarı tanımlarımız, daha çok bize asıl keyif veren üretim alanlarımız, daha fazla kendi motivasyon kaynağımız varsa ne mutlu bize! Bu süreçten kişisel markamıza daha fazla sahip çıkmak adına önemli bir adım atmışız demektir. Bundan sonrasını da bu farkındalıkla ve keyifle yapılandırmanız dileği ve sevgimle.
29/05/2020