İK Blog

"Olmalı mı, Olmamalı mı"nın Ötesinde


Yazar: Ece Erkal

Etiketler: bankacılık, iş seçimi

Görüntüleme Sayısı 2953 görüntülenme

Yıllar önce bankada çalışırken, bir köşe yazarı bankacıların az boyutlu ve sıkıcı kişiler olduğuna dair bir yazı yazmış, bu yazı çok kısa sürede bankacılar arasında paylaşılmış ve hepimizi biraz isyan ettirmişti. Ben bir kariyer sitesinde sadece bankacı olmak isteyenlere kendi deneyimlerden yola çıkarak bir şeyler paylaşmak üzere kaleme alıyorum bu yazıyı, hala daha çok severek çalışan yakın dostlarım var bu sektörde, dilim sürçerse şimdiden hoş görmelerini isterim öncelikle. Bankacılık hakkında bir şey söylemek bana kalırsa biraz evlilikten söz etmek gibi. Dışarıdakiler içeri girmek ister, diğer yandan içeride olanların dışarı çıkma istekleri sıklıkla dile getirilir. Dile getirilir ancak içinden kolay kolay çıkana da pek rastlanmaz.

Bankacılık gözlemlediğim kadarıyla hala iş arayanlar ve yeni mezunlar için en cazip sektörlerden biri. Tüm dünya üzerinde bu ekonomik sistemin hakim güç olarak devam edeceğini varsayarsak bu sıra dışı bir durum değil aslında. Gözde sektörlerden biri olması sadece bu durumla sınırlı değil elbette. Her şeyden önce bu sektörde işe alım süreci son derece profesyonel bir biçimde yürütülür. Eğitim desteği vermek bankalar için önemlidir, bu, ayrı bir prestij ve rekabet unsurudur. Sadece teknik değil, kişisel gelişim alanında da çalışanlara her düzeyde her zaman eğitim olanağı sunulur. Bu sektörü cazip yapan unsurlardan biri de pek çok dalda eğitim görmüş kişilere açık olmasıdır. Sosyal haklar açısından da çalışanlar için, hem çalışırken hem de emeklilikte çeşitli avantajlar sunar. Bu yazının temel amacı, "bankacı" olmak istiyorum diyenlere birkaç hatırlatmada bulunmak sadece; çünkü, bankacı olmak istemekle, herhangi bir fabrikada çalışmak istiyorum demek arasında pek bir fark yok bana göre. Nasıl ki size bunun karşılığında o fabrikada hangi birimde, nasıl bir iş yapmak istiyorsun diye sorulursa, aynı şey bankacılık için de geçerli olacaktır. Aynı banka çatısı altında birbirinden farklı beceri, ilgi alanı, kişilik yapısı, bilgi, bakış açısı gerektiren pek çok birim vardır. Bu yüzden de, tek başına "bankacı olacağım" net bir kariyer hedefi değildir.

Her şeyden önce, bir bankaya çalışmak için girdiğinizde; işinizi net bir biçimde tanımlayan kurallar hatta yasaların içine de girersiniz. Bankalar Kanunu bankanın tüm birimlerinin harfiyen uymak zorunda olduğu bir anayasa niteliğindedir adeta. Elbette tüm sektörlerin kendine özgü yasal düzenlemeleri söz konudur, hiçbir kurum veya iş alanı bu düzenlemeler ve ticaret kurallarından bağımsız, kendi başına hareket edemez; ancak, bankalar, kendi dışındaki bu sektörlerle de yakın ilişkidedir ve tamamen güven ilişkisine dayanır, bu yüzden de sorumlulukları biraz daha net ve sınırlıdır. Başkalarının hayallerini gerçekleştirmek için stratejik bir çözüm ortağı ve aracı olabilirsiniz; ancak, banka olarak deyim yerindeyse siz, fazla havalarda uçamazsınız işinizi yaparken ve yaratıcılığınızı kullanırken. Bu yönüyle banka; ciddi olarak uygulanan, uygulanıp uygulanmadığı içten ve dıştan sürekli denetlenen kurallar bütünü içinde işleyen bir sistemdir. Sadece yaptıklarınızın sonuçları açısından değil, ürün tasarımınızdan bunu satış biçiminize kadar her şeyi bağlayan ve şekillendiren kurallar. Bu düzenlemelerde yapılacak en ufacık bir değişiklik, yeni bir proje, yeni bir strateji, yeni bir anlayış bile getirebilir beraberinde. Bu nedenle iç ve dış mevzuatı takip etmek kaçınılmaz bir unsurdur bir banka çalışanı için.

Bunun dışında ekonomideki her türlü gelişme, değişme, dalgalanma, etkileşim de banka çalışanları için önemlidir ve yakından takip edilir. Bir gelişme, bazen anında karar alıp uygulamanızı ya da zaman içinde tetikleyici etkilerini öngörerek alternatif planlar yapmanızı gerektirebilir. Bunun yanı sıra, genelde doktorlara, avukatlara, uzmanlıklarından bağımsız olarak rahatlıkla ve çoğu zaman bedelsiz bir şekilde danışma hakkı gören insanlar, bir banka çalışanın da karşısına azımsanmayacak ölçüde çıkar. Size hangi birimde hangi görevde çalışırsanız çalışın, birikimlerini değerlendirmek veya kredi borçları konusunda her türlü detay bilgiyi sorup yanıt vermenizi beklerler ve siz bu süreçte, çoğu insanın aslında ekonomiyle kendi açısından ne kadar içli dışlı olduğunu fark edersiniz. Ekonomik gelişmeleri takip etmek kadar, bunları insanların yararlarına, bilgilerine sunabilmek amaçlı paylaşmayı da sevmelisiniz bir banka çalışanı olarak.



Kurum içi iletişim, yönetsel bilimin her zaman önem verdiği konudur. Dış müşteri hiç şüphesiz bankacılıkta çok önemlidir, her şeyden önce hizmet sektörü olduğu için. Diğer yandan iç müşteri kavramı da oldukça önemlidir. Birbirinden farklı bakış açıları, hatta bazen risk anlayışları olan ve zaman zaman sadece işlerini yaptıkları halde bütün içinde başkalarının işlerini engellemek üzere çalışıyormuş gibi algılanmalar, bankacılıkta da sıklıkla görülür. Bazen sayfalarca süren bir e-posta trafiği yaşanır, bazen de saatlerce süren hararetli toplantılar düzenlenir uzlaşmak ve bir çözüm bulmak için. Özellikle yoğun satış hedefi baskısıyla çalışan ve bire bir müşteri ile temasta kalan birimler ile satışın sonlandırılmasına ilişkin başka şartlar öne süren birimler arasında bu çatışmalar daha sıklıkla görülür. Bankacı olmak; her birimin, gerek müşteri memnuniyeti ve rekabet açısından, gerekse başta belirttiğim kurallar açısından neyi neden o şekilde değil de bu şekilde istediğini net bir biçimde ortaya koyabilme ve sonunda da uzlaşabilme sanatıdır. Özetle sadece müşterilerle değil, çalışma arkadaşlarınızla iyi iletişim halinde olmanızı gerektirir; çünkü, paylaşılmayan ve ifade edilmeyen bir bilgi, geri dönüşü zor olan sonuçlar getirebilir.

Etkin zaman ve çoklu görev yönetimi, bir diğer önemli konudur bu sektörde. Eğer bir yerlerde boynu ve omzu arasına bir telefon sıkıştırmış, aynı anda hem telefondaki hem karşısındaki müşteriye yanıt verebilen, diğer yandan başka bir konu hakkında e-posta yazabilen birini görürseniz bilin ki o bankacıdır. Koca bir plazada, acil servis doktoru gibi, her biri kendi müşterisinin en önemli ve en acil olduğunu söyleyen onlarca birimi idare edip yardımcı olmaya çalışırken bir yandan da Excel başında üst yönetimin belki üzerinde beş dakikadan fazla kafa yormayacağı bir raporu hazırlamaya çalışan ve buna rağmen hala çoğu kişi tarafından şikayet alan biri varsa bilin ki o da bankacıdır.

Bir bankacı olarak gün gelir, hiçbir şeyinden anlamadığınız karmaşık makineler arasında bir girişimcinin sizin sayenizde artan ihracat rakamlarını dinlersiniz, gün gelir o makineleri haczetmeye gidersiniz. Bazen müşterinizin eşinin bile bilmediği sırlara tanık olursunuz. Teşekkürün de bedduası kadar bol olduğu bu alanda, gün gelir bir tepsi baklava alırsınız, gün gelir "Allah razı olsun". Gün gelir hafiye gibi çalışır her şeyi sorgularsınız, 10 kuruş için ter dökersiniz, gün gelir bol sıfırlı bir kağıda rahatlıkla imzanızı atarsınız. Bir şube ya da portföy yöneticisi olarak size gelmeden önce zaten başka birkaç bankada çoktan pazarlığını yapmış, fiyat almış bir birikim sahibine de, birlikte kahve içerken özenle ve sabırla yaklaşırsınız. Parayla değildir işiniz çoğu zaman bilinenin aksine, onun aracı olduğu tüm değerlerdir. Çuvalla para geçer önünüzden ve elinizden ve o anda düşündüğünüz tek şey elinizi dezenfekte edebilmektir. Bazen vicdanınızla baş başa kalmaktır ve ikilemdir, bazen de "ne güzel bir iş yapıyorum!" demektir. Bankacı olmak tüm bunlara hazır olabilmektir.

Evet, bankacılar, çoğu zaman lacivert takım elbiseli, döpiseyli, prestijli kartvizitleri olan, bakımlı, kararlı ve kendinden emin şekilde yürüyen insanlardır. Ya da, size sürekli SMS gönderip sizi rahatsız eden, sürekli bir şeyler satmaya çalışan, "sistem çalışmıyor" diye dakikalarca sırada bekleten, "hadi öde borcunu" diye arayan, ATM lerde para kalmayınca sizi çıldırtan insanlardır. Algınız nasıl olursa olsun, tüm bu görünenlerin ardında binlerce kişinin ciddi emeği vardır ve bankalar size herhangi bir yolla 7/24 hizmet veren kurumlardır. Bu kültüre dahil olmak konusunda kararlı bir kişi için de en önemli soru; "olmalı mı olmamalı mı" 'nın ötesinde, "bu bütünün neresinde ve nasıl, daha verimli, daha üretken, yaratıcı ve faydalı olurum?" 'dur.

Sevgimle,

18/07/2012

Yorum Yap

Sorularınızı veya görüşlerinizi burada paylaşabilirsiniz.

İsim:

E-posta:

Yorum:


Ece Erkal - CVyolla.com İK Blog sayfasında İnsan Kaynakları makaleleri yazıyor.

Ece Erkal

Bireysel Gelişim Uzmanı

  
  

ODTÜ İşletme mezunu. Dokuz Eylül Üniversitesi Pazarlama Bölümü yüksek lisans sahibi. Bankacılık sektöründe uzun yıllar çalıştı. Şu anda bireysel gelişim uzmanı, kariyer koçu ve yaşam koçu olarak çalışıyor.

İK Blog Sayfalarımız

İş arama sürecinizde size yardımcı olacak tüm İK blog yazıları >>

Etkili CV Hazırlama

CV Hazırlama
Blog Yazıları

Etkili CV hazırlama, CV örnekleri, kapak mektubu (ön yazı) ve niyet mektubu (motivasyon mektubu) yazımı gibi konular üzerine insan kaynakları blog yazıları...


Detay >>

İş Görüşmesi Mülakat

İş Görüşmesi
Blog Yazıları

İş görüşmesinde başarılı olmanın yolları, gelebilecek mülakat soruları, beden dili, giyim tarzı gibi konular üzerine insan kaynakları blog yazıları...


Detay >>

Kariyer Planı

Kariyer Planlama
Blog Yazıları

Doğru bir kariyer planı hazırlama, meslek seçimi, yurt dışında kariyer, kamuda/devlette kariyer, akademik kariyer gibi konular üzerine insan kaynakları blog yazıları...


Detay >>

İş Hayatı, Kariyer

İş Hayatı, Kariyer
Blog Yazıları

İş hayatında başarılı olmanın yolları, mutlu bir kariyer, kişisel gelişim ve iş arama süreci gibi konular üzerine insan kaynakları blog yazıları...


Detay >>

İnsan Kaynakları Blog Yazarları

Paylaştıkları bilgi ve deneyimleri ile iş arama sürecinize destek verecek tüm İK blog yazarları >>

Aradığınız İşi Hemen Bulun!

CVyolla.com'da 64830 üye firma eleman arıyor.


İŞ BUL


Sosyal medyada bizi takip edin!

En güncel iş ilanlarını, eğitimlerimizi, bizden haberleri ilk siz duyun!